Karadeniz’in Gizli Hazinesi
Batı Karadeniz kıyısında yer alan Amasra, küçük yüzölçümüne rağmen sunduğu büyüleyici atmosferle her yıl doğa ve tarih tutkunlarını kendine çekiyor. İstanbul’a yaklaşık 4 saatlik mesafede olan bu şirin ilçe, kalabalık şehir hayatından uzaklaşmak isteyenler için adeta bir kaçış noktası. Tarihi dokusu, samimi insanları ve denizle iç içe geçmiş sokaklarıyla Amasra, bir sahil kasabasından çok daha fazlasını vadediyor.
Tarihin İçinde Bir Yürüyüş
Amasra'nın en dikkat çekici özelliği, tarihî kalıntılarla iç içe geçmiş olması. Roma döneminden kalma Amasra Kalesi, hâlâ dimdik ayakta ve deniz manzaralı yürüyüşlerle keşfedilebilecek muazzam bir güzellik sunuyor. Kale surlarından baktığınızda, hem geçmişin izlerini hem de Karadeniz’in sonsuz maviliğini hissediyorsunuz. Ayrıca Bizans ve Ceneviz döneminden kalma taş yapılar da ilçe genelinde karşınıza çıkıyor.
Balık, Salata ve Eşsiz Gün Batımı
Amasra’ya gidip de meşhur Amasra salatasını ve taptaze balıklarını tatmadan dönmek neredeyse imkânsız. Liman boyunca dizilmiş küçük balıkçı restoranlarında, denizle iç içe bir akşam yemeği unutulmaz bir deneyime dönüşüyor. Özellikle gün batımı saatlerinde limandaki renk şöleni, fotoğraf severler için gerçek bir görsel şölene dönüşüyor.
Sessizlik ve Yavaş Yaşamın Başkenti
Amasra'nın en çekici yanı belki de tam anlamıyla "yavaş" bir yer olması. Sabah erken saatlerde yürüyüşe çıktığınızda sadece dalga seslerini, martıların çığlıklarını ve kendi ayak sesinizi duyuyorsunuz. Bu yönüyle Amasra, ruhsal detoks yapmak isteyenler için de ideal bir tercih.
Küçük Ama Dolu Dolu
Müze gezmeyi sevenler için Amasra Müzesi’nde hem arkeolojik hem etnografik eserler sergileniyor. Ayrıca küçük hediyelik dükkânlarında el yapımı takılar, ahşap süs eşyaları ve yöreye özgü hediyelikler bulunabiliyor. Amasra’nın her köşesi ayrı bir hikâye anlatıyor.